30 Haziran 2011 Perşembe

Ajda bardağında Gençlik iksiri içmek..

   Erkekler için büyümenin evrimsel sürecindeki, en önemli mihenk taşları şu şekildedir:
Önceleri sokakta  hayranı olduğunuz futbolcunun adını haykırarak papuçlarınızı eskitirdiniz..
Bunu genç yıldızların formalarının sizin bedeninize de oluyor olması takip eder..
Ve gün gelir bi bakarsınız yeni Maradonaların hepsi sizden gençtir.. Maç izleyişiniz değişir.. Baba baba cümleler eşlik eder.. '' Vur oğlum vur artık şu topa!! '' vb.
Jübilesini yapmış eski futbolcularla yenilerin sentezini yapmaya başlarsınız.. '' Bak bu çocuk aynı Valderama'nın gençliği.. Hırslı çocuk.. Ama saçlar benzemiyor tabi ! '' vb..
Beyler bu sürecin de bir sınırı var malesef ve en tehlikelisi artık evriminizin futbolda jübilesini yapıp farklı bir sürece girmesidir. Ne zaman ki TBMM'deki bir millet vekili sizden gençtir, işte o zaman kendinizi dağlara taşlara vurup gençlik iksirinin peşine düşmelisiniz.

Kadınlar için de yaşlanmanın bir evrimsel süreci var tabiki.. ancak bu sürecin DNA sı bambaşka.. Kısa ve net..



Kadınların beraber oldukları erkeklerin yaşları, kendi yaşlarından giderek uzaklaşıyorsa (aşağı veya yukarı farketmez) o kadın büyüyordur. Gençlik iksiri de yoktur.. Hepsini Ajda Pekkan tüketmiştir.Günde bir Ajda bardağı kadar içiyormuş. O yüzden çat diye yaşlanıyorsunuz sevgili hanımefendiler..
a! Ben bir bardak tasarımı yapsam mı?.. Kaçtım...!!

RobeDeChambre..


http://robedechambre.tumblr.com/
http://twitter.com/#!/LeRobeDeChambre
http://flavors.me/robedechambre

6 Haziran 2011 Pazartesi

The War of Arh+


book of blood

NOT: Bu yazıyı okurken arka fonda parantez içindeki linkleri dinleyiniz
Arh+ }

Gecen sene bu zamanlar.. gecenin en dingin olduğu anlar.. Gün içinde çok fazla şekerli şey tüketmenin berabrinde getirdiği zihin açıklığı, öyle bir ilhama dönüştü ki tarif edilemez tanrılıkta bi yaratıcılık hissediyordum.. Nasıl kendime hayranım,, nasıl bi Einstainım o an.. Ve işte bu kendime böbür böbür sessizlikte kapalı olan gözlerimin karanlığına neon ışıklarla beni dünyanın tek hakimi yapıcak sihirli formulü yazıyordum.. Ice Age' te meşe palamutu bulmuş sincap gibiydim.. formulün arasında uçuşuyor, süzülüyordum, harflerin işaretlerin, X'lerin Y'lerin içinden geçiyordum adeta.. okadar kendimden eminim ki her gün yatağımda nobel kazanan bir denklem virtiözü gibiyim. Derken ilk şok dalgası çarptı.. !.. Sonsuzluğun içinden gelen o dayanılması mümkün olmayan çınlama beni süblümleştirdi sanki.. Superman sevdiği kadını tam kurtaracakken ortaya çıkan kryptonite taşı gibi o ses bütün doğa üstü güçlerimin anasını hamişinanaypipi.. Evet bu 'O'idi.. Benim bu kainattaki en büyük düşmanım.. ezeliì Kenan Birkan'ım.. kabusum.. Kim bilir kaç sezondur nefret ediyorum ondan.. On Hitler gücünde köpkötü bir adam oluyorum anında.. Beni bu soykırım hissiyle bezeyen yaratık belkide benden 10.000 kat daha küçük.. Güneş ile Ay arasındaki fark kadar.. haftada bir kestiğim serçe parmak tırnağımdan bile daha hafif.. Bu düşmanla beyfendi gibi duello bile yapılamaz.. Manda gibi de güreşilemez.. Bu savaş, tıpkı iki usta ninja sisler içinde hünerlerini sergiliyormuşcasına, adeta destansı bir efsane! Ve şuan bu savaşın kaldığı yerden devam etmesi için tüm benliğimle hazırım.. Bir yıl boyunca geçmişteki zaferlerimi hatırlayarak yaptığım meditasyonlarla kendimi bir kaç level daha gelişirdim.. Çorapla 6 metreden zımbaladığım, Ayağımla fırlatığım terlikle aynı anda üçünü vurduğum, gözlerim kapalı havada tek elimle defalarca imha ettiğim zavallıların hepsi bana bu yıl için de ilham oldular.. Hiç bir sinek ilacını kullanmadan tamamen kendi öz silahlarımla bekliyorum! Bu kan emicilere lezzetli kanımla beslenme şansını tanımayacağım.. Çünkü bir sivri sineğin vücudumdan alacağı bilmem kaç miligram kan, belkide beynimdeki kılcal damarlar arasından süzülürken Altın Çağ' ı başlatıcak bir buluşa dönüşecek! ya da en kötü ihtimalle Monica Bellucci'yi daha gerçekçi hayal etmemi sağlayacak..


{Şimdi bu müzik: war! }Bu sivri sinekler benim hayallerimi, buluşlarımı çalıyorlar.. İzmirde yaşarken zaten 'Yakarca' denilen hayalet bir ırkla yaptığım savaşı kaybetmiştim.. O topraklardan sürüldüm.. Benden çaldıkları hayallerle kimbilir ne bakteriler yarattılar.. Şimdi bu topraklar benim! ve Krallığıma davetsiz gelen her canlıyı yokederim.. İşte bu benim kan davam.. Savaş başlasın !  

imza RobeDeChambre..




{ müzik: kahramanlara } Bu yazı, İnsan ve Sivri Sinek ırkları arasında asırlardır süre gelen savaşlarda, hataylarını yitiren, yaralanan, hayallerine ve kanatlarına veda eden tüm kahramanlara ithaf edilmiştir.
kahramanlar

9 Mart 2011 Çarşamba

reklamın iyisi, selülütlüsü olmaz!



Moda markası Superette (Yeni Zellanda ) çok kıskandığım bir reklam projesi gerçekleştirmiş.
Superette kısa şortlarının reklamnı yapmak için otobüs durakları, alışveriş merkezleri ve parklardaki banklara girintili plakalar yerleştirmiş. Kısa şortla o banklardan birine belli bir süre oturanların bacaklarında suprette reklamları belirmiş.”

4 Şubat 2011 Cuma

Sığırcık Ejderha

Taksimde yine kuşalar çıldırdı.. Gökyüzüne bakmayan ve ''bu kuşlar neden böyle bir şey yapıyor'' demeyen birini görmedim. Arkadaşım Donatello ve ben meydanda birisini beklerken durduk, kuşların dansını seyrediyorduk. Derken dony'nin yorumundan sonra olaya korkuyla yaklaştım.. '' olum bunlar nereye gidecekelini bilmiyolar bence ondan ondan..'' Ben bilimsel olarak mantıklı bir açıklama bulmak için ıkınıyordum ki daldımışım...

Kuşlar inanılmaz koreografilerle yaklaşıyorlardı.. binlerce kuş.. öbekleştikce gökyüzü kararıyordu.. ve büyük birşey için hazırlandılar, hazırlandılarrrr, dalgalanarak süratle türlü türlü şekle büründüler, en sonunda hiçkok'un bile betimleyemiyeceği bir ejderha formunda, üzerimize gelmişlerdi.. O an saniyelik bir önseziyle farkettim ki başımız beladaydı.. Donatelloya döndüm ve buraya kadarmış kardeşim dedim.. hakkını helal et! demeye kalmadı, o karartı yüce bir ışığa dönüştü, bembeyaz bir atmosferin içinde yutulmuştuk! Kendimi kaybetmişim. Hayal meyal morpheus u gördüğümü hatırlıyorum. Sonra kendime geldiğimde sıkıntı verici bir sıcaklık hissettim. Buharların içinde yavaşça beliren kıllı bıyıklı peştamallı adamları farkettim.. bir hamamdaydık. Ülkenin en iyi tellakları üzerimizde hummalı, hararetli  çalışmalar yapıyorlardı.
Baş Tellak:  -- Verilmiş sadakanız varmış yiğenim..
Adama birşeyler söyleyecek oldum ama ağzım yüzüm işlevini yitirmişti.. ''Blöwup Gulojüyk'' gibi iki kelime edebildim..
-- Sus yiğen, kendini yorma.. Wallahi itfayiye kamyonu zor çıkarttı sizi o bokun içinden! hayatımda böyle manzara görmedim.. Hayatta olmanız mucize!! Kokuyu da biz bişekilde halledicez yiğen.. Ama bi süre bu hamamda manastır hayatı yaşamanız icab ediyor..

Biraz çabayla inleyebildim.. '' Hıgıyıwüüü ıgghhh!! '' O sırada yanımdaki göbektaşında Matrix'deki Morpheus' u keseleyerek inletiyorlarmış gibi geldi ama gözlerimi ovuşturunca onun bizim esmer kaplumbağa Donnatello olduğunu anladım.. Binlerce kuş biraraya gelip Ejderha şekline bürünerek, koskoca taksim meydanında ikimizin üzerine aynı anda sıçmıştı!! Bütün istanbul bilimsel fikirlerle hayran hayran seyrederken, o kuşlar ikimizin üzerine yağdırdı! neden! niçin! nasıl! diye 5n1kaka şeklinde tanrıya haykırsamda, o kuşlar arka fonu klasik müzik döşenerek akşam haberlerinde tv de sergilenicekti.. hiçbir şey yapamadım.. Ağladım.. Hıçkıra hıçkıra ağladım..

Baş Tellak : -- YAA AALLAAHHH!! diyerek keseyi şaplattı!!

ayıldım..
Donnatello: -- Soğuk lan, hadi ara cafede bekleyelim. Şihşş baksana ne kuşu bunlar? arada ki şu martı da kendini onlardan zannediyo salak..
Ben: -- Gel gel şu kenardan gidelim, martı bizi denk getirmesin.. Bikeresinde bostancı sahilde karşıdan karşıya geçiyordum  adımımı attım ŞAAPP! ayağımın dibine tencere kapaa kadar bir yapıştırdı namususzuz.. len düşünsene kafana gelse o bok, kıyamet günü o olur benim için...


http://www.dha.com.tr/haberdetay.asp?Newsid=136677 (DHA taksimdeki kuşlar)

http://flavors.me/robedechambre
http://threewords.me/Robedechambre

2 Şubat 2011 Çarşamba

ZAZ dinledim, sol kulağımı, başımın üstünden sağ elimle tuttum.


İşini iyi yapan insan çok etkileyici oluyor.. Katil bile olsan, iyi yapıyorsan etkileyici olursun.. hayranların olur.. Ama etkileyici olmak, istediklerine sahip olmana yetmiyor.. becerikli olmak ise bişey istemene mani olamıyor..
Ben sokakta veya eski güzel bir binanın merdiven boşluğunda, iki enstruman ve çıplak sesle müzik yaparak, Dünyanın tek hükümdarı olabilmeyi isterdim..

http://flavors.me/robedechambre
http://threewords.me/Robedechambre


19 Ocak 2011 Çarşamba

ol

Bir kadına saplan,
Adam ol
Baba ol
Dede ol
Ölü ol
Bir adama kök sal,
Kadın ol
Ana ol
Nine ol
Ölü ol...

15 Ocak 2011 Cumartesi

Morfin

Bu bir rüyadır..
Morfin kana hücum etmiş..
Kemikler sızlamış..
Vücutlar haddini aşmıştır..
Bu bir fantazidir..
Bal sıcak sütün içinde erimiş..
Kokusu şartlı refleks olmuş..
Nefesler tutulmuştur..
Bu bir deneydir..
Fizik kimya bozulmuş..
Hücreler birleşmiş..
Yaratı tanrıyı aşmıştır..

RobeDeChambre


10 Ocak 2011 Pazartesi

Ayakları Yere Basan Fantastikliğim..

Israr ediyorum.. Bence yerçekimine maruz kalmak, uçabilmekten daha olağan üstü bir durum.. Sadece bize öyle gelmiyor. Ve hiç uyumamak da sürekli gerçeküstü rüyalar görmekten daha fantastik olurdu.. Ben hemen hemen her rüyamda uçabiliyorum ve bu benim için o kadar olağan bir durum ki klişe sevmediğim için arada bir yürümeye çalışıyorum.. Zorluyorum kendimi yerde kalmak için.. Son rüyamda farklı bir şey oldu. Yağmur yağarken uçtuğumu gördüm.. hissettim.. İşte bu kesinlikle mükemmeldi ve fantastik değildi..
İrdeledim.. Yürümekten üşendiğim için mi uçuyorum acaba diye düşündüm.. Hatta sabırsızlıktan acele ettiğim için mi, filmi ileri sarar gibi yürümek yerine uçarak ilerliyorum acaba, diye de düşündüm.. Ama uçarken yağmuru hissettikten sonra anladım.. Gerçek olmasını istediğim için sürekli uçuyorum.. Her zaman arkasında durduğum, hiçbir şeye ait olmama hissine en uygun süper kahraman özelliği bu. bilinç altımda nasıl bir sebebi var bilmiyorum ama 'gerçek' hayatta bu benim için gerçek. O yüzden de yerçekiminin bendeki fantastikliği bundandır. 
RobeDeChambre.
( 23.06.2010..)

http://robedechambre.tumblr.com/
http://threewords.me/Robedechambre
http://flavors.me/robedechambre
http://twitter.com/#!/LeRobeDeChambre

8 Ocak 2011 Cumartesi

kişisel info & Ağaç

Bu aralar ruhum da, dokum da bu görüntüdeki gibi...

Bu renkeler beni hep mutlu eder.

Grain & Gram: Blair Sligar, Woodworker

Grain & Gram: Blair Sligar, Woodworker from Grain & Gram on Vimeo.



Tüm insanlık için bir önerim var. Ağaçları taklit edelim.Onları örnek alalım. Onlar gibi üretken, faydalı.. yüce.. dingin.. güçlü..
Hatta binlerce yıldır karşılık görmediğiniz tanrıları da bırakın.. Dinimiz olsun ağaçlar..
Sarılın onlara ki böylece yaşamın kendisini hissedin.. anlayın!
Sanırım altın çağ böyle başlayabilir. Ama biliyorum bizden bi bok olmaz. Sadece baltaya sap olabiliyoruz. Çünkü odun geldik odun gidiyoruz. Kesiyoruz, biçiyoruz... Sığ yaratıklarız. Sevmiyorum lan ben insanları..

Peheyy.. Yaşlılık sinyalleri bunlar galiba.. hemen güzel bir kadına sarılmalıyım! Yine de ağaç konusunda ciddiyim. Arkasındayım.


http://threewords.me/Robedechambre
http://robedechambre.tumblr.com/

5 Ocak 2011 Çarşamba

What Happened in Vegas stays in Vegas!

Rüyama ak sakallı dede geldi. Evet, bu çok meşhur, fenomen şahsiyeti ben de görme şerefine nail oldum. Tam kendisinden imza almak için cesaretimi toplamaya çalışıyordum ki, lafa girdi

Dede -  Günahkar!
RobeDeChambre - Bi fotoğraf çekilebilir miüü.. NeyNE!
Dede - Sus! Evladım bu ne? bu günahlar ne? Açıkcası bu zamana kadar, eşi benzerini görmedim.. maşallah bu ne creativelik.. Ama bir yerlerden kredin var şanslısın. Buraya sana günahlarını sildirebilmen için birşans tanımaya geldim..

Böyle bir durumda napılır hiç bilmiyorum. Ve bu Gandalf dede okadar gerçekciydi ki bir an tutukluk yaptım ama kısa sürdü. Fantastik durumlara fazlasıyla alışkınımdır o yüzden soğuk kanlılıkla durumu algılamaya çalıştım. Neyse lafa devam etti.

Dede - Şimdi beni iyi dinle ve dekiklerimi harfiyen yerine getir ki bende seni günahlarından arındırayım..
Bundan böyle sana bahşedilen yetenekleri iyilik adına kullan! (ekolu ve kudretli bir ses giderek yükselerek) Zekanı ve ruhunu etrafındakileri mutlu edecek ideallere ada! Sahip oldukların için şükretmesini bil! Tanrıya hakaret etme! Sık sık dua et! ..

RobeDeChambre - Ağır ol Musa! Birincisi ve aklından çıkartmaman gerekeni söylüyorum.. Ben o günahları yapmak için ne zorluklara katlandım. Ne etrikalar ve oyunlar çevirdim. Şimdi hayatıma bi reset atıp temiz bir sayfa açmak için, gururla taşıdığım günahlarımı neden sildireyim? Ayrıca ''Günahkar'' yakıştırması çok hoşuma gidiyor. Kulağa çok ateşli geliyor. Ve de elindeki kitaba iyi bak, benim her günahımda birileri fazlasıyla mutlu olmuştur. Bu ince detaya dikkat et.. Geriye dönüp de kimsenin vay be ne içten dua etmiştim o gün dediğini işittin mi dede? (Ortamdaki atmosfer ben konuştukça değişmeye başladı.. parlak sıcak tonlarda ışıklar ak gandalfı biraz irkiltti.. hafiften fishespooner'dan never win duyuluyordu ) Ama benim günahlarım nasıl da güzel hatırlanır, yüzlerde nasıl da  piç bir gülümseme yaratır.. Bırak sakın silme onları.. Onların hepsi birbirinden nadide kolleksiyon parçaları.. Bunları ciltlettirip yayınlamalısınız.. Dizisini, filmini yapmalısınız.. Benden korkmayın, size bulaşmam.. Zaten bisexsual de değilim ki hurilerinizin hayalini kurayım.. Benim işim underground.. İçinden,dışından günahla mutlu olmayı bilenlerle.. Bana bu ışığı yaratırken bahşettiniz.. Onu karanlıkta kullanmak istiyorum.. Aydınlıkta ne kadar ışık saçtığımı göremem  benim sevgili Dedem.. (Rüya benim olduğundan ipleri elime aldım ve sanat yönetimiyle renklendirdim.. Finale hazırlanırken uzaktan  LasVegas'ın ışıkları ve sıcaklığı farkediliyordu.. Duyulmuş en gümbürtülü motor sesi de giderek yaklaşıyordu...) Şimdi izin verirsen, sabaha az kaldı ve rüyanın tamamını yumak gibi bir dedeyle geçiremem.. beşinci boyutu zaplamanın vakti geldi..

O sırada copperıyla kükreyerek gelen kadını tarif etmek mümkün değil.. Kadın göz kırparak beni motora çağırdı..  Dede utandı.. Benim pijamalar oldu deri.. Gözlük, sepya filtreledi gökyüzünü.. Güneş batarken , LasVegas parlarken gazı kavradım.. Dede korkmakla özenmek arasında kalmış apışmış bir ifadeyle bakarken, kadın kavradı belimi..

RobeDeChambre - Hey Gandalf! what happened in vegas stays in vegas! (Jimmyjib yükselir ve müzik sesi artar.. Motorun tüm ihtişamıyla, ince uzun asvalt yolda vegasa doğru gidişini görürüz) (yani gördüm rüyamda)





Dede - Ruhunu sana mı sattı ( diye motorun ardıdan bakarken söylenir )
X - (Dış ses) Kıyamadım.. Ona zaafım var.. Yaptıkları hoşuma gidiyor..
Dede- Benim de..
X - Ona bir iş vermeyi düşünüyorum..
Dede - Ben de bundan korkuyordum..
X - Hadi gel, şu kitabı bir daha okuyalım..

Jenerik...



Uyandığımda LasVegas lı bölümleriyle birlikte kendime kısa bir özet geçtim unutmamak için.. Nasıl bir huzur, doygunluk yaşadım anlatamam.. Ama yaşamanıza yardımcı olabilirim ;) Fantastik rüyalar..






Mars'tan Güneş'in mavi göründüğünü biliyormuydunuz?